KURAN DİNLE
ŞİİRLERİM 1
ŞİİRLERİM 2
TAKİPLİ HATİM
TAKİPLİ HATİM 2
TAKİPLİ HATİM 3
HATİM
HAFIZAYI GELİŞTİRME TEKNİKLERİ
ÖĞRENMENİN KURALLARI
İBRETAMİZ
ZİYARETÇİ DEFTERİ
DARB-I MESELLER
NAMAZ SÜRELERİ VİDEO
NAMAZ DUALARI VİDEO
MAHREÇ İLMİ VİDEO
ABDUSSAMET KISA SURELER
NAMAZ SUR.FATİH ÇOL.
ABDUSSAMETİ DİNLE
HATİM İNDİR (abdussamet)
HATİM VADİSİ
SAD EL GAMDİ HAT.
İLHAN TOK
ABDULBASİT ABDUSSAMET
SIDDIK MİNŞEVİ
HALİL HUSARİ
SUDEYSİ VE ŞİRİM
114 HAFIZ
MEDİNE İMAMLARI
ABDULLAH ALİ BASFAR
EBUBEKİR ŞATİRİ
İSMAİL BİÇER HATİM (1-2-3-4-5)
İSMAİL BİÇER(6-7-8-9-10)
İSMAİL BİÇER(11-12-13-14-15)
İSMAİL BİÇER(16-17-18-19-20)
İSMAİL BİÇER(21-22-23-24-25)
İSMAİL BİÇER(26-27-28-29-30)
İLAHİLER
ŞİİRLER 3
ARAPÇA ÖĞRENMENİN TEKNİKLERİ
ARAPÇA ÖĞRENİYORUM 2
ARAPÇA ÖĞRENİYORUM 3
ARAPÇA ÖĞRENİYORUM 4
ALMAN EĞİTİMİNDEN KESİT
DRAMA
OKUMAYI SEVDİRMENİN YOLLARI
YAZAR AHMET HAMDİ TÜRKEŞ'İN YAZILARI
ARAŞTIRMA
UYDUDAN BAK DÜNYAYA
İletisim
Ne Ola!
Sayaç

ÖĞRENME VE HAFIZA
1. Her bireye, genetik olarak verilmiş bir potansiyel kapasite vardır.Bu günlük dilde yetenek dediğimizi şeydir. Doğuştan gelen potansiyel kapasite değiştirilemez. Onun sınırı da bilinmez. Böyle olunca, insanın kendi kapasitesinin ne olduğunu anlatmasının tek bir gerçekçi yolu vardır; verimli metotlarla elverdiğince çok çalışmak ve hangi noktaya kadar ilerleyeceğini görmektir.
2. Öğrenmek için ilgi, azim ve istek gerekir. Dışarıdan oku, çalış, ilgi duy, konsantre ol demekle olmaz. İnsanın asıl öğretmeni kendisidir, kendi düşüncesidir.Çünkü bilginin kaynağı düşüncedir.Gözledikleri üzerinde düşünen insan, yeni sonuçlara varmak suretiyle bilgi doğurmasa, öğrenilecek bilgi de olmaz.
3. Öğrenme, sözleri algılama ve hafızada tutma değil, dil sembollerinin temsil ettiği gerçeği kavramaktır.Bu da bir zihin çabasıyla ve düşünme işlemleriyle başarılır. Öğrendiklerini düşünerek ve zihinde mukayese ve sebep sonuç ilişkileriyle irdelemeden hafızaya alması, eğitim gördüğü halde cahil kalmasına sebep olur.
OKUMA
1. Okumanın asıl amacı anlamaktır. Hızlı okumak amaç olmamalı. Okumanın hızını, anlamanın hızına göre ayarlanması gerekir. Hızlı okuma kursları bence para amaçlı yapılan etkinliklerdir. Anlamanın olmadığı hızlı okuma neye yarar? Asıl olan anlama ise tabiî ki bu yavaş okuma ile olmaz. Çünkü anlam ancak cümlede olacağından; yavaş okursak cümlenin başından sonuna gelene kadar baştaki kelimeleri unuturuz, bu defa tekrar okuma zorunda kalırız. Halbu ki, kelime kelime değil de, kelime gruplarını görerek hızlı okuma yapmak, cümlenin sonuna da gelindiğinde geciçi hafıza önce okuduğu kelimeleri henüz unutmamıştır. Bunun içinde cümleyi kısa sürede anlamlandıracak ve bunu uzun hafızaya gönderecek. Demek ki kısa hafızanın unutmasına meydan vermeden cümleyi bitirmemiz gerekir ki, zihin bir anlam oluştursun ve bu anlaşılan şeyi uzun hafızaya göndersin.
2. Cümlede sözcüklere fazla takılmadan, cümlenin sonuna doğru giderken anlam tahmin edilmelidir. Tek tek kelimelerin anlamlarına takılmamak lazım. Cümle içinde kendi özel anlamı vardır. Bunu da cümledeki anlamını ile öğrenirsek doğru kavramış oluruz cümleyi. Sözün gelişinden anlamı çıkarmak..
3. Okumada en kötü şey gözün sık sık geriye dönmesidir. Anlamadığımız zaman geri dönülebilir, ama bu kötü huyu da azaltmak lazım. Cümleyi öyle bir hızda okumalıyız ki, baştaki ve ortadaki kelimeleri unutmayalım. Kelime kelime okursak kısa süreli hafıza cümle sonunda baştaki ve ortadaki kelimeleri unutacak, bu sefer anlama olmayacaktır. Bu seferde geriye dönüş ve yeniden okuma yapılacak bu da zaman kaybına sebep olacaktır. Yani daha okumaya başlar başlamaz cümlenin nereye doğru gittiğini sezinlemek gerekir. Bu da kelime grupları halinde okumak, cümle bittiğinde başta ne deniyordu diye unutmamak lazım. Hafızada olan cümle anlamlandırılır, uzun belleğe gönderilir. Cümleyi okurken anlamı önceden tahmin etmek gerekir. Cümlenin gelişinden anlamı, cümle bitmeden, tahmin etmek gerekir.
DİNLEME ETKİNLİĞİ
1. Kendinizi yokladığınız zaman bana hak vereceksiniz, dinlemek ne kada zor bir iş, öyle değil mi? Hele derste, öğrencisinin sözünü kesip bir fikir söylemek ya da bir soru sormak fırsatı verilmiyorsa. Aşağı yukarı yüz yıl önce iç gözlemiyle saptanmış ve modern psikolojinin deneysel araştırmalarıyla doğrulanmış bir olgu vardır: Dikkat gider ve gelir. Aynı dikkat derecesinde sürekli olarak dinlemek imkansızdır. Zihin mekanizması, dikkat işlevini sürdürebilmek için değişiklik ihtiyacındadır. Değişmeksizin devam eden bir şeye insan dikkatini kesintisiz olarak veremez. Vermek zorunda kalırsa uyku basar. Klişeleşmiş hipnozcu tipini herkes bilir. Bir cep saatini zincirinden tutup iki yana sallayan hipnozcu, hipnotize etmek istediği kişiye, dikkatini hiç ayırmadan saati izlemesi talimatını verir. Hiçbir değişiklik olmadan bir oyana bir bu yana giden saatin hareketini izlemek, kişinin dikkatini uyuşturur ve sonunda, hipnozcunun telkinleriyle kişi hipnotize olur.
2. Dikkati uyanık tutmanın yolu: Ders dinlemek size sıkıcı da gelse, gerçekten önemli bir şeyler anlatılıyorsa, dikkatinizin dağılmaması için bir çare bulunmaması gerekir. Dikkatini uyanık tutmanın çaresi vardır. Çare özetle şudur: Derste aktif bir şekilde katılmak. Ne demektir derse aktif bir şekilde katılmak? Bir çok öğretici, kendisi anlatırken sözünün kesilip soru sorulmasını da istemez. Öyle ise başka türlü, aktif şekilde derse nasıl katılabilir insan? Derse aktifi şekilde katılmak demek, anlatılacak dersin konusuna ilişkin neler bildiğini düşünmek, o konuda akla gelen soruları not etmek, derste anlatılanların bu sorulara ne dereceye kadar cevap verdiğini görmek, derste belirsiz kalan noktaları daha sonra arkadaşlarına ve öğreticiye sormak ya da kitaplarda araştırmak üzere not etmek, dersin içeriğinin kendi düşündüğünden ne gibi farklı yanları olduğunu saptamak, kısacası, anlatılanlarla iletişim içinde olmak demektir.
3. Bir konferansta çoğu kimseye ilk on dakikada bıkkınlık gelir; zeki kişiler bıkkınlığa beş dakikada ulaşır. Aklı başında olanlar ise asla konferansa gitmez. Dinlemeyle olduğu kadar konuşma hüneriyle de ilgili gerçekçi bir fıkra, dinleyenlerin içinde bulunduğu durumu çok güzel canlandırıyor. Çağaloğlu’nda vaktiyle Eminönü Halkevi olan binada zaman tanınmış başyazarı ve radyo yorumcusu Burhan Belge konferans veriyormuş. Konferans başladıktan beş dakika sonra gelen bir adamı konferans salonunun kapısındaki görevli içeri sokmamış. “Kapı kilitli, giremezsin” demiş. Adam, “Te Kadiköy’den geldim, birkaç dakika geç kaldım diye içeri sokmamak olur mu¬?” dediyse de, görevli içeri sokmamakta direnmiş. Adam son bir ümitle, “Ne olur kardeşim, aç kapıyı gireyim, kimseyi rahatsız etmem, kapı dibinde duruveririm.” Diye israr edince, görevli öfkeli bir şekilde çıkışmış: “Yahu ne laf anlamaz adamsın, sen içeri gireceksin diye kapıyı açayım da bütün içeridekiler dışarı mı fırlasın?”
4. Derse önce hazırlık: Zihin aktif bir şekilde derse katılması, bir anda düğmeye basar gibi başlatılacak bir olay değildir. Zihninizi, derste kendiliğinden çalışması için önceden kurmalısınız. Öğretici, bir sonraki derste işleyeceği konuyu bildiriyor. Ya da bir sonraki dersin ana hatlarını fotokopi halinde dağıtıyorsa çok iyi. Bunu yapmıyorsa, bir sonraki derste ne anlatacağını sorabilirsiniz. Dersin konusunu öğrenince, o konu ile ilgili bir ön çalışma yapın. Ders kitabı, yardımcı kitap veya kaynak kitaplar varsa, o konuyu açık, konu hakkında fikir edinin. Buna pek vakit bulamadığınız zamanlar, hiç değilse dersin önceki gün ara başlıklara bir göz atın, konun özeti varsa onu okuyun. Konu etrafında bir ilgi oluşturmaya çalışın. Kafanızı kurcalayan soruları not edin. İnsan zihni, bir soruya cevap olarak gelen bilgiyi, durup dururken anlatılan bilgiden daha iyi alır. Kafanızı kurcalayan soruları ders esnasında öğreticiye sorma fırsatı olmaması önemli değil. O soruların kafanızda dönmesi, sizi pasiflikten kurtarır ve dersi dikkatle ve zihninizdeki belirsizliklere cevap arayarak izlemenizi sağlar.
5. Derse zihnen hazırlıklı gelmenin yararları: Bir ön çalışma yaparak dersi dinlemeye zihnen hazırlanırsanız, öğreticinin anlattıkları sizin için ayrımsız bir yığın söz olmaktan çıkar. Anlatılanların nereye doğru gittiğini ve sözlerdeki anlam biçimlenmelerini çabuk görürsünüz. Çoğu öğrenci böyle bir zihin hazırlığıyla derse gelmediği için anlatılanlarda bir yapı, belli bir yöneliş görmekte güçlük çeker ve anlama işini sonraya bırakır. Dersten geriye kalan, sadece moral çöküntüsüdür. Derste anlaşılmamış ve moral bozmuş bir konu, dersten sonra da soğuk gelir. Günler geçer, o konuya el atmak bir türlü içinizden gelmez. Sonunda el atmaya karar verir gibi olduğunuz zaman, çalışmanız gereken başka dersler de olduğunu hatırlarsınız. Vakit daralmıştır. Kafanızda bir sıkışma hissedersiniz. Günümüzde stres denilen psikolojik durum sizi kıskacına almaktadır. Yine de kitaba uzanırsınız, açar okumaya başlarsınız. Stres, anlama gücünüzü azaltmıştır. Zaten zor olan içerik büsbütün anlaşılmaz olmuştur. Önünüzde yığılı duran konulara her gün yenileri eklenmektedir. Hangi birini çalışacaksın? Kaç parçaya bölüneceksin? Bu duruma düşmek istemezsen, öğreticinin anlattığı ders, mutlaka, bir konuyu öğrenme sürecinin başlangıcı olmalıdır.Hazırlıklı bir zihinle alınan ilk izlenimler çok kuvvetlidir. Daha derste iken başlayan öğrenme sürecini, dersten sonraki programlı çalışmalarla devam ettirirsin. Strese meydan vermeden sınava doğru yaklaşınız. Derse hazırlıklı girerseniz, söylenenlerin peşinden koşmak yerine, neler söyleyeceğini kestirmeye çalıştığınızı fark edeceksiniz. Ders bazen tahmin ettiğiniz yönde akar bazen de farklı bir yönde gelişir. Kendi zihin etkinliğinizde, dersin içeriğine değişiklikler getiriyorsunuz; bildiklerinizle bağlantı kuruyorsunuz, bilmediklerinizin bilincine varıyorsunuz, yorumlamaya çalışıyorsunuz. Dikkatiniz uyanık kalıyor ve derse aktif bir şekilde katılıyor, dersi kavrıyorsunuz.
Hazırlıklı bir zihin, anlatılanlardaki ana fikirleri daha iyi yakalar. Ana fikirler belirince, ek bilgiler ve ayrıntılar onların etrafında yapılanır. Bu yapıya kavuşan bilgiler kolaya akılda kalır. Yapının içinde bütün bilgi öğeleri bir mantığa göre birbirine tutunur; kayıp gitmez. Oysa pasif bir şekilde anlatılanların zihne girmesini beklerseniz, ne dendiğini bile anlamadan sözler uçar gider.
6. Derse Aktif Katılımla Öğrenmeyi kolaylaştırma: Bilgilerin birkaç ana fikir etrafında kümelenmesi, uzun süreli hafızada kalıcılık sağlar. Zihnin yapılandırma etkinliği, bilgi öğelerini birbirine tutundurur, onların hafızada tutulmasını kolaylaştırır. Karmaşık bir sürü şeyin uzun süreli hafızaya geçirilmesi zor olduğu gibi, geçirilenlerin de sonradan hatırlanması zordur. Çünkü, parçaları bir yapıya tutunmayınca aradan geçen süre içinde dağılır gider ya da gerektiği zaman onarlar ulaşamaz. Buna karşılık birkaç ana fikir, az sayıda olduğu, belirgin bir anlam taşıdığı ve önceki bilgi yapısıyla bağlantı kurduğu için kolayca hatırlanır. Ana fikir hatırlanınca, onlara mantıksal bir takım bağlarla bağlı olan ek bilgiler ve ayrıntılar da hatırlanır. Ek bilgilerin ve ayrıntıların hatırlanmasında boşluklar olsa bile, doğrudan hatırlanmayanların bazıları mantıksal yapıdan muhakeme ile çıkarılır. Zihin eşsiz bir sistemdir. Onu bilerek çalıştırmak gerekir.
7. Zihnin pasif kalması yüzünden ayrımsız bir yığın halinde gelen ve üzerinde hiçbir zihin işlemi yapılmayan bilgilerin uzun süreli hafızaya geçmesi zordur. Zihin, ancak anladıklarını hafızada tutabilir. Ya anlayacaksın ya da ders boşa gitmiş olacaktır. Derste ezber yoluna da gidilmez; çünkü ezberlemek için uzun bir zamana ihtiyaç vardır ve böyle bir imkan derste yoktur. O yüzden zihin aktif olmazsa, ders tamamen boşa harcanmış olur.Anlatılan bilgiler bir iz bırakmadan kayar gider. Derste pasif kala kala bıkkınlık, sıkıntı, boşluk hisleriyle dolan zihin, giderek tembelleşir ve hiç etkinleşmek istemez.
Öğrenme güçlüklerinin çoğu, bilinenlerle öğrenilecek olanlar arasında bir bağlantı kurulamamasından ileri gelir. Yeni karşılaşılan bilgileri yorumlamayı zorlaştıran ön bilgi eksikliği, ya öğrencinin yetişmesindeki aksaklıklardan kaynaklanır ya da öğreticinin, ortalama öğrenci düzeyinin çok üstündeki bilgileri öğrencinin bildiğini varsayarak ders anlatmasından kaynaklanır. Birinci durumda, öğrenci, bilgi eksikliğini gidermeye çalışmalı; ikinci durumda, dersin iyi anlaşılması hususunda yardımcı olması için öğreticiye başvurmalıdır. Bir çok öğrenci, bu ikinci durumda gerekli başvuruyu yapmaz; çünkü düzenli çalışmadığı için, anlayamadığı bilgileri, hep kendi eksikliği yüzünden anlayamadığını sanır. Yeni bilgiler, önceki bilgilere bağlanarak öğrenilir, dedik. Bu olgu, öğrenciliği ciddiye alan bir öğrencinin bol bol okumasının ve bilgilerini artırmasının önemini vurgular. Fakat zihin tembelliği hastalık derecesine varmışsa, öğrencinin, bilgilerini genişletmek ve zihin olgunluğu kazanmak için bir okuma serüvenine girişmesi şöyle dursun, fazladan bir şey öğrenecek diye ödü kopar. Oysa, bilmesi zorunlu olandan daha fazlasını bilen öğrenci, bir zihin serbestliği kazanır, soruları daha iyi yorumlar, cevaplarını bir düzen ve mantık yapısı içinde oluşturur. Sonuç olarak, yeni ve karmaşık bilgiler, eski ve basit bilgilerle kavranır. Temel bilgileri artırma yolunda bu genel strateji içinde her derse bir ön çalışmayla hazırlanan öğrenci, derse aktif bir şekilde katılır ve öğrenmeyi derste başlatır.
8. Dersin Ana Fikirlerini Yakalama: Dersin konusuna yabancı bile olsanız, ana fikirleri, öğreticinin verdiği ipuçlarından çıkarabilirsiniz. Bu ipuçları, öğreticinin söylemek istediği şeylerin niteliği ile ilgili olarak bir takım sinyal sözcükler kullanmasıdır. Ana fikirlerin sinyalleri şöyle olabilir: “…. Olmasının üç sebebi vardır” ve arkasında sebepler sıralanır. Birinci sebep, ikinci sebep diye.. Ana fikirlerin sinyali olan başka sözler: “…. Ve en önemlisi…” ya da”Büyük bir gelişme de…” ve arkasında bir ana fikir ortaya konur
9. Ana fikri destekleyici bilgilerin sinyalleri ise şöyle olabilir: “ Öte yandan….”, “ Bundan başka…” “ Bunun tersi bir durum ise….” “ Bir örnekle açıklayalım.” Bir sonuç ya da özetin sinyalleri şöyle olabilir: “ Bütün bunlarda şunu anlıyoruz ki…”, Sonuç olarak diyebiliriz ki…”, “Özetleyecek olursak…”, “Söylemeye çalıştığım nokta şudur ki…”, “ Bu demektir ki…”
Ana fikir, destekleyici fikir, özet yada sonuç habercisi olan sinyal sözcüklerin dışında, cümlenin anlam yapısına çeşitli şekillerde katkıda bulunan ve sonra söylenecekleri öncesine belirli bir ilişki dahilinde bağlayan başka bir sinyal sözcükler de vardır.
NOT TUTMAK
Ders dinlerken not tutmak önemlidir. Not tutmak, öğreticinin ağzından her çıkanı yazmak değildir. Aşırı hızlı olmayan bir anlatımı bile aynen yazmak dikkati tamamen yutar. O zaman zihnin muhakeme yürütecek serbestliği kalmaz. Üstelik el kol fazlaca yorulur. Bu da dikkatin, yapılacak zihin işinden bedene çevrilemesine sebep olur. Bir süre sonra, işitilen sözcüklerin peşinden koşmak ve onları yazıya aktarmak o kadar mekanikleşir ki, işitileni anlama olayı tamamen ortadan kalkar.Sözcükler, anlamlı bir bütünün parçaları olarak değil, anlamdan sıyrılmış salt sesler olarak algılanır. Şimdi onun bütün çabası, bir tek sözcüğü bile kaçırmadan, öğreticinin ağzından çıkanları yazmaya yönelmiştir. Oysa, bunu başarsa bile, tutmuş olduğu notları daha sonra eline aldığı zaman, anlam çıkarma işiyle yine karşı karşıya kalacak ve epeyce uğraşması gerekecek. Notlardan umduğu kadar çok şey anlamadığını görünce, bir sözcüğü bile atlamadan not tutmuş öğrenci şaşırır. Ama aslında şaşırılacak bir şey yoktur. Çünkü anlam, anlamak isteyen kimsenin zihin işlemlerinden bağımsız olarak yazıda var olan ve yazıları pasifi bir şekilde yüzünden okumakla görülüveren bir şey değildir.
O halde, not nasıl tutulmalıdır? Uzun ya da kısa, not, anlamaktan vazgeçerek değil, tam aksine, anlamayı ve sonraki öğrenme sürecini kolaylaştırmak için tutulmalıdır. Not tutmanın başta gelen amacı, zihni pasiflikten çıkarmaktır. Derse, o derste anlatılacak konu üzerinde zihin hazırlığı yaparak girmekten söz etmiştik.Özellikle böyle bir hazırlıkla dersi izleyen zihin, not tutmaya giriştiği zaman anladığını yazmaya çalışır. Bu yöneliş, zihni aktifleştirir ve öğrenciyi, anlatılanların mantıksal yapısını bulmaya sevk eder. İşte tutacağınız notlar, zihninizin kavrama etkinliğinden süzülen formülasyon olmalıdır
Ders dinlerken ve not tutarken sanki zihninizde sürekli olarak “ Öğretici şimdi ne demek istiyor”? ya da “Bu anlatılanlardan çıkan fikir nedir?” sorusu varmış gibi davranmalısınız. Yani öğreticinin anlattıklarını aynen yazmak yerine, zihninizde formüle ettiğiniz ana fikri ve önemli destekleyici bilgileri telgraf diliyle yazmalısınız. Telgraf metnini, ucuz gitmesi için, mesajın özü ne ise onu yazarak ve özün anlaşılması bakımından elzem olmayan sözlerden arındırarak hazırlanır. Not tutarken de, zamandan kazanmak ve bilgileri yapılandırmak için, söylenenleri anlayışımıza göre öze indirerek yazmak gerekir.
Not kişiye özel bir şeydir. Kendi anlayışınız, önceki bilgileriniz, değerlendirme tarzınız neyi ne kadar yazacağınızı belirler. Bazen tek bir sözcük yazarak, size zihninizde epeyce yapılanmış bir takım fikirleri hatırlatacak bir not almış olursunuz. Oysa o not, başka birine hiçbir şey söyleyemebilir. Yada onun için büsbütün gereksiz olabilir. Not, sizin için bir anlam taşımalıdır; bu tarzda bir not tutarsanız, sonradan notlarınıza başvurduğunuzda dersin havasına girmeniz ve derste kendi zihninizde başlattığınız düşüncelere tanıdık bir ruhla devam etmeniz kolaylaşır.
Derste kavrama çabası göstermek ve kavradığını öz olarak not almak, verimli öğrenmenin başlangıcı ve temelidir.
Not alırken başlıklar ve ara başlıklar kullanın. Bir sonraki başlığı yazarken, bir miktar aralık bırakın ki dersten sonra, öğretici ile veya arkadaşlarınızla yaptığınız konuşma sonunda anladığınız bir nokta hakkındaki bilgileri ya da o nokta ile ilgili yorumları yazmak için yer olsun.Not alırken öğreticinin muhakemesini izleme ve zihninizi gereği gibi çalıştırma gayreti içinde, istediğiniz ölçüde not alamayacaksınız, size kendi zihin işlemlerinizi ve yazmak istediğiniz içeriği hatırlatacak bir iki sözcükle yetinebilirsiniz. Vakit varda dersten çıkar çıkmaz, yoksa akşamleyin, o sözcüklere dayanarak, derste anlatılanları hafızanızda canlandırır ve defterinizde bıraktığınız boşluğa yazabilirsiniz.
Aksi taktirde, birkaç gün sonra fikrin özünü yada verilmiş olan örneğin hangi amaçla anlatıldığını unutabilirsiniz. Görülüyor ki öğrencilik, tam kapasiteyle ve tam zamanlı çalışmayla başarılacak bir zihin işidir.
TUTULAN NOTLARI GÖZDEN GEÇİRME
Ana hatlarıyla tuttuğunuz notun üzerinden muhakkak aynı gün geçmelisiniz. Derste anlatılanlar henüz kafanızda taze iken gerekli yerlerde açıklamalar yapmalısınız. Ana hatları, aklınıza gelen destekleyici bilgilerle tamamlamalısınız. Bilmediğiniz bir terimin anlamını araştırıp belirsiz kalan noktayı sıcağı sıcağına anlamaya çalışmalısınız. Çoğu öğrenci gibi siz de kendi tutmuş olduğunuz notların, bir hafta ya da bir ay sonra ümit ettiğiniz derecede bir anlam ifade etmediğini, yer yer de okunamaz olduğunu görmüşsünüzdür. Bu nedenle notların aynı gün incelenmesi, düzeltilmesi, tamamlanması ve daha iyi bir yapıya kavuşturulması gerekir. Bu işlemleri yaparken derste anladıklarınız da pekişir ve hafızanıza yerleşir. Ders sonrası zihin işlemleriyle birlikte öğrenmenin temeli yapanlar, sonraki ders çalışma işini çok kolaylaştırmış olurlar. Böylece öğrenciler, hiç paniğe kapılmadan sınav gününe kadar rahat bir tempoyla çalışırlar.
DERSE DEVAM ETMENİN PSİKOLOJİK AVANTAJLARI
Ders kitabı olsa bile, derse devamsızlık etmeyin. Ders kitabına güvenip yanınızdakilerle konuşarak ya da hayale dalarak anlatılanları dinlemezlik etmeyin. Çünkü ders, başka bir yerde kolaylıkla bulamayacağınız bir takım bilgiler verebilir; o bilgilere, sınıfın düzeyine göre açıklamalar yorumlar getirebilir.
Bundan başka, öğreticiyi dinlemeniz, onun özellikle önem verdiği noktaların neler olduğunu anlamanız için bir fırsattır.Önemli noktalar, onun ses tonundan, duraklamasından, yavaşlamasından, üstüne basa basa söylemesinden, kullandığı sinyal sözcüklerden, tekrarlamasından, tahtaya yazmasından ya da açıkça o noktaların dersin esasını kavramak açısından önemli olduğunu söylemesinden belli olur. Her öğretici, özellikle önem verdiği noktaları sınavda sorma eğilimindedir.
Derse devamsızlık yapanların kafasında, her zaman dersin içeriği ve niteliğiyle ilgili bir belirsizlik vardır. Nelerin önemli, nelerin önemsiz olduğunu, bilgilerin can alıcı noktalarının neler olduğunu, o bilgilere dayanarak bir takım problemleri çözümlemede kullanılacak muhakemenin püf noktasının ne olduğunu, yani çözümün dayandığı mantığı bilmezler. Tam olarak nelerde sorumlu oldukları hususunda kendilerini karanlıkta hissederler. İster istemez dersten uzaklaşma olur. Öğrenmenin temelini derste atma fırsatını kaçırmışlardır.Birikmiş konuların hepsini birden öğrenme zorunluluğu doğmuştur. Bu sıkışıklık, kafalardaki belirsizlik ve karanlıkla birleşince telaşa kapılırlar. Telaş, onların anlama gücünü azaltır. Bunun farkına varınca telaş daha da artar. Yapamayacağım, yetiştiremeyeceğim duygusu bütün ağrılığıyla üzerlerine gelmeye başlar. İşte moda deyimle stres denilen ve insanı psikolojik felce götüren durum budur.
OKUMA VE DERS ÇALIŞMA
1. Dudak hareketlerini ve iç seslendirmeyi bırakmak
2. Sözcükleri tanıma hızınız artırmak ( Çok okuyarak sözcükleri tanımak ve sözcük dağarcığını zenginleştirmek)
3. Anlamı kavrama hızını artırmak( Okurken tümüyle anlamı çıkarmayı alışkanlık haline getirmek ve çok okumakla sağlanır)
4. Gözlerin duraklama ve geriye dönüş sayısını azaltmak
5. Sözcükler arasında geçiş olasılıklarından yararlanmak. ( Bu deneyim çok okumayla artar. Bu sayede, daha okunacak sözcük gelmeden onun ne gibi bir sözcük olduğu tahmin edilir. Hazırlıklı bir göz, kısmen görerek sözcüğü okur ya da takip ettiği anlam gelişmesine dayanarak bazı sözcükleri atlar; zihinde bu sözcüklerin boşluğunu anlam bütünlüğüyle kapatır.
6. Uzun bir cümle ne kadar kısa zamanda tamamlanırsa, cümlenin başı ile sonu bir birine bağlanarak topluca anlam çıkarmak o kadar kolaylaşır. Okumanın yavaşlığı yüzünden cümlenin başı ile sonu arasında uzunca bir zaman girerse, zamanın geçmesine direnci az olan kısa süreli işlem hafızası zorlanır. Başlarda algılananlar sona gelinceye kadar zayıflar. Cümlenin kısımlarını birbirine bağlayarak topluca anlam çıkarmak güçleşir. O zaman cümleyi tekrar okuma ihtiyacı doğar.
ÖZET ÇIKARMA
Özet çıkarmak, kısaltmak demek değildir; esası ayrıntılardan arındırarak formüle etmektir.
Özetlemenin, anlayabildiğinizi göstermekten başka yaraları da vardır. Fikri öz olarak ifade etme çabası, düşünceyi harekete geçirir, zihne uyanıklık verir.Anladığınızı sandığınız bir fikri öz olarak ifade etmeye kalktığınızda, aslında o fikri kavramamış olduğunuzu kabul etmek zorunda kaldığınız olmuştur. Özetlemek ve yazmak kavramaya zorlar, yanlış anlamaları düzeltmeye yöneltir. Özetlemenin bir başka yararı da, çıkardığınız özetlerin, sınavın yaklaştığı günlerde, evvelce öğrendiğiniz konuları kısa zamanda tekrarlamak gerekince, imdada yetişmesidir. Özetleri okuyunca, konu ana hatlarıyla zihninizde canlanacak, daha önce de çalışmış olduğunuz için ayrıntılar bir bir aklınıza gelecektir. Böylece, sadece zihninizde belirsiz kalan noktalar ve hatırlayamadığınız bazı önemli ayrıntılar için yeniden kitaba bakmanız gerekecektir. Özet olmadığı taktirde, sorumlu olduğunuz kısımları baştan başa yeniden okumanız gerekecektir. Bir yığın ayrıntı arasında esası belirlemek zorunda olmanız, belki de o sıkışıklıkta sizi bunaltacak ve yetiştirememe korkusuna kapılmanıza sebep olacaktır.
Okurken önemli noktaların altını çizin. Öğrenmeniz ve ezberlenmeniz gereken isimleri, tarihleri, formülleri bir bakışta göreceğiniz şekilde yuvarlak içine alın. Sayfa kenarlarındaki boşluklara, sonuçlar, farklar, benzerlikler, başka bir yerdeki bilgilerle ilişkiler ve aklınıza gelen düşüceler gibi hususları not edebilirsiniz. Bu etkinlikler dikkatinizi uyanık tutar, zihninizi aktifleştirerek anlamanıza yardımcı olur. Daha sonra kitaba göz attığınızda, kendi not ve işaretleriniz, görsel olarak bir şekillenme meydana getirerek hafızanıza yardımcı olur. Okurken, gerek gördüğünüz her zaman bu şekilde yazın, çizin, işaretler koyun. Kitaba tekrar başvurduğunuzda, çizikler, işaretler ve kenarlardaki notlar size hemen, evvelce oraları okurken yaptığınız zihin işlemlerini hatırlatır; öğrendiklerinizi hafızada canlanır.
Özellikle vurgulamak gerekir ki, anlama ve öğrenmekle iş bitmez. Öğrenilenlere, sınava kadar geçen süre içinde unutulmaya karşı direnç kazandırmak gerekir. Öğrenilenler, öğrenme sona erdikten sonra hatırlama anına kadar hiç tazelenmezse, o kritik an gelince umduğumuz kadar iyi hatırlayamadığınızı görürsünüz. Arada bir yeniden çalışmak, değişik bir gözle içeriğe tekrar yaklaşmak, o bilgilerle düşünmek, fırsat çıkınca onları kullanmak gerekir. Öğrenilenleri böyle çeşitli şekillerde tazelemek, unutmaya karşı önlem almaktır.
Özellikle,formüller, yabancı dil sözcükleri, anatomi terimleri, tarih derslerindeki isimler ve tarihler, coğrafya isimleri, fen derslerindeki kanun ve prensipleri gibi yalnız anlamayı değil, aynen hafızaya yerleştirmeyi de gerektiren içerikleri çalışırken, anlatarak yazarak kendinizi yoklamanız çok yararlıdır.Bu yöntemin, ders araladında yada her hangi bir boş zamanda bile pratik bir şekilde uygulayabileceğiniz bir çeşidi şudur: En fazla avuç içi büyüklüğündeki kartların bir yüzüne, öğrenilecek olan sözcüğü, terimi , formülü, kavram yada prensip adını yazarsınız. Kartların arka yüzüne ise her birinin karşılığını, tanımını, açıklamasını, formülünü ya da ifadesini yazarsınız. Deste halindeki kartları birer birer kaldırıp bakarsınız. Arka yüzde yazılı olan karşılığı aklınızdan geçirirsiniz. Bilmiyorsanız, kartını arkasını çevirip bakarsınız. Bilirseniz, doğruluğundan emin olmak için yine bakabilirsiniz. Böylece aynı zamanda hem çalışmış hem sınavda hatırlama provası yapmış, üstelik bilmediğinizi kontrol etmiş ve bilmiyorsanız doğrusunun ne olduğunu anlamış olursunuz.
Kavrama gerektiren içerikleri çalışırken, anlatma ve tekrar okumanın ezbere dönüşmesi gerekmez. İçeriğin öğeleri arasında ve içerikle zihninizdeki önceki bilgiler arasında mantıksal bağlar kurarak okumalısınız. Anladığınızı kendi ifadenizle anlatmalısınız. Böyle yaparsanız öğrendikleriniz iğreti olmaz. Gerçekten sizin bilgileriniz olur ve unutmaya direnç kazanır. Üstelik daha az tekrarla öğrenirsiniz. Burada sözü edilen tekrar, düşünceyi aradan çıkararak her seferinde aynen tekrarlama değildir.
HAFIZAYA YERLEŞTİRME VE HATIRLAMA
JOST KANUNU: Bu kanunun ifadesine göre, iki öğrenme, hatırlanabilirlik derecesi bakımından aynı kuvvette, fakat farklı eskilikte ise, eski olan öğrenme, aradan zaman geçmesiyle daha az unutulur. Misal: kadir süresini ezberlediniz, daha sonraları da Maun suresini ezberlediniz. 20 dakika sonra unutma başlayacak ve en hızlı unutmadan başlayarak azalarak gidecek bir yerde unutma duracak. Tam unutma yoktur. Bir saat sonra hatırlamada ikisi de aynı seviyede hatırlandı. Bir gün sonra ve bir ay sonra hatırlamalara bakılırsa, ilk önce öğrenilen, bir sonraki öğrenilenden daha az unutuluyor. Demek ki, öğrenilen bir şey, ilk saatler, ilk günler çok ve hızlı unutma oluyor; zaman ilerledikçe de unutma azalıyor ve ilk öğrendiği bir sonraki öğrendiğiyle karşılaştırıldığında ilk öğrendiğinde daha az unutma oluyor.Yani eski öğrendiğinde unutma az oluyor. Unutmanın en çok olduğu devre ilk devreler. O zaman yapılacak iş, bir şeyi öğrendik mi, hemen onu tekrarlarla, veya başka bir şekilde daha çok öğrenmemiz ve iyice hazmetmemiz lazım. Çünkü unutmanın çok olduğu devrede ne kadar çok çalışırsak, bir iki ay sonra hatırlama payımız o kadar çok olacak. Böyle yapmaz da öğrendiğimizi zamana yayarak tekrar ettik diyelim ama; bir hafta sonra, iki hafta sonra, bir ay, iki ay sonra tekrarlar yaptık. Bu arada öğrendiğimiz en çok hangi devrede çok unutuldu? Tabiî ki ilk devrelerde, eğer biz de ilk devrelerde tekrarları az yaptık, sıcağı sıcağına öğrendiğimizi çok tekrar etmemişsek, sonradan çok tekrar etsek de unutma çok olacaktır. Öğrendiğimi zamana yayarak tekrar edip, pekiştirmek istiyorsak bunu ilk devrelerde çok yapmalıyız. Çünkü ilk devre sürecinde unutmanın en çok ve süratli olduğu devredir. Unutmanın ivmesi zaman içinde düşmektedir. Bir yayın gerilmesi gibi. Mesela bir bisikletle bir tepeden aşağıya doğru iniyorsunuz; hız gittikçe artar değil mi? İşte unutma bunun tam tersi oluyor.
Bu kanundan biz nasıl ders çıkaracağız onu hemen söyleyelim: Unutmaya direnç açısından sadece kaç tekrar yapıldığı değil, tekrarların ne kadar önce yapılmış olduğu da önemlidir.Bu bakımdan, öğrenmeyi zaman içine yaymak eskitmek, onun, hızlı unutma safhalarını atlatıp, artık unutmanın pek az olduğu bir safhaya gelmesi sağlamak. İşte buna da Ebbinghaus’un unutma eğrisi denir. Jost kanunu ise, bundan farklı, onda öğrendiğin iki şeyin sonradan hatırlanması bakımından ilk öğrendiğin daha çok hatırlanıyor. Şimdi bunları grafik olarak gösterelim.
JOST KANUNU GRAFİĞİ

Yukarıdaki jost Grafiğinde iki ayrı şey öğreniliyor bir müddet sonra ilk öğrenilen daha az unutulduğu görülüyor. Şimdi de Ebbinghaus Unutma Eğrisine geçelim.

Görülüyor ki, unutmanın başlangıçta hızlı olduğunu, sonra yavaşladığını ve daha sonra da unutulacak olanın unutulmuş olduğu ve artık unutmanın hemen hemen olmadığı bir safhaya girildiği görülmüştür. Buna unutma eğrisi deniliyor. Bunu bulan bir alman araştırmacıdır, Ebinghavs adında.
Unutma hızı, anlamsız içeriklerde çok fazla, anlamlı içeriklerde daha az ve mantıksal yapı gösteren içeriklerde daha da az olmakla birlikte, her türlü içeriğin unutulan miktarının en büyük kısmı, öğrenmeden sonraki ilk saatlere ve ilk günlere isabet etmektedir. Yani öğrenmeden sonra zaman geçtikçe, unutma miktarı toplam olarak artsa bile, buı artış gittikçe azalan miktarlarda olur.
ŞU HALDE, BİLGİLERİN SINAVDAKİ HATIRLANABİLECEĞİNİ YÜKSELTMEK İÇN:
1. Anlayarak öğrenilmelidir.
2. Öğrendikten sonraki tekrarları be göz atmaları zaman içine yaymalıdır. Tekrarlar, anlatma provası yapılarak olmalıdır.
3. Sınav gününden önce son kez notlara ya da kitaba göz gezdirerek içerik zihinde tazelenmelidir.
Hatırlama safhasında başarısızlığa uğramamak için öğrenme safhasında alınacak önlemlere tekrar dönelim. Önemli bir etken, ucu ucuna anlayacak kadar değil, biraz fazla çalışmaktır. Bazı öğrenciler anlama hissi uyanınca çalışmayı keser. Oysa, kavranan içeriğin kuvvetle yerleşmesi, sonraki zaman aralığında unutulmaya direnç kazanması ve hatırlanma anında kolayca canlanması için biraz fazladan çalışmak, öğrenme kuvvetini artırmak gerekir. Bu, deneysel olarak saptanmış bir bulgudur.
Bu bulgunun deneysel anlamını iyi göstermek için kavramsal bir ayrım yapmak istiyorum. Bu ayrım, hatırlanabilirlik ve hafıza kuvveti kavramaları arasındadır. Hatırlanabilirlik, öğrenme çabaları sonunda zihne girmiş olan bir içeriğin, öğrenme çabaları biter bitmez belirlenen hatırlanma derecesinin yüzde yüz olduğunu varsayalım. Fakat ertesi gün hatırlanma derecesini tekrar ölçtüğümüzde, yüzde yetmiş çıkarsa, bir günlük zaman aralığında öğrenme içeriğinin hatırlanabilirliği yüzde otuz azalmış demektir. Bir de, başlangıçta konuyu bir saat çalışarak öğrendikten ve yüzde yüz hatırlama derecesine geldikten sonra, konu üzerinde yarım saat daha durduğunuzu, bazı ilişkileri yeniden gözden geçirdiğinizi, bazı terimleri açıklamalarıyla birlikte yeniden okuduğunuzu ve bunun gibi ek çalışmalar yaptığınızı düşünelim. Ertesi gün hatırlama derecesini tekrar ölçtüğümüzde, eğer yüzde doktan olduğunu görürsek, bu günlük zaman aralığında öğrenme içeriğinin hatırlanabilirliği sadece yüzde on azalmış demektir.
İki durumu karşılaştırdığımızda çıkaracağımız sonuç şudur: Bir saat çalışmakla da, bir buçuk saat çalışmakla da hatırlanabilirlik yüzde yüz, yani eşit olduğu halde, bir gün sonraki ölçümde bir saat çalışma durumunda yüzde yetmiş, bir buçuk saat çalışma durumunda yüzde doksandır. Demek ki, bir buçuk saat öğrenme sonunda meydana gelmiş olan hafıza kuvveti daha çok olmuş, bu da aradaki bir gün içinde unutmaya daha çok direnç sağlanmıştır. Şu halde, öğrenme süresi sonundaki hatırlanabilirlik en yüksek derecede olsa bile, aradan geçecek zaman süresinde unutmayı azaltmak için, daha çok çalışarak, öğrenme içeriğinin hafıza kuvvetini artırmalıdır.
Bilgileri, çok geçmeden bir vesileyle hatırlamak, bir arkadaşına anlatmak ya da o konu üzerinde onunla tartışmak da aynı şekilde hafıza kuvvetini artırır.Bu fırsatlar, ek egzersizler gibi, hafıza kuvvetine katkıda bulunur.
Endişe, korku, stres ve aşırı heyecan durumları da patlak veren panik tepkisi, bildiklerinizi hatırlamanızı engeller., hatırladıklarınızı mantıklı bir şekilde kullanmanızı zorlaştırır.



Uzman Öğretmen Talip TÜRKEŞ

Bugün 18 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol