KURAN DİNLE
ŞİİRLERİM 1
ŞİİRLERİM 2
TAKİPLİ HATİM
TAKİPLİ HATİM 2
TAKİPLİ HATİM 3
HATİM
HAFIZAYI GELİŞTİRME TEKNİKLERİ
ÖĞRENMENİN KURALLARI
İBRETAMİZ
ZİYARETÇİ DEFTERİ
DARB-I MESELLER
NAMAZ SÜRELERİ VİDEO
NAMAZ DUALARI VİDEO
MAHREÇ İLMİ VİDEO
ABDUSSAMET KISA SURELER
NAMAZ SUR.FATİH ÇOL.
ABDUSSAMETİ DİNLE
HATİM İNDİR (abdussamet)
HATİM VADİSİ
SAD EL GAMDİ HAT.
İLHAN TOK
ABDULBASİT ABDUSSAMET
SIDDIK MİNŞEVİ
HALİL HUSARİ
SUDEYSİ VE ŞİRİM
114 HAFIZ
MEDİNE İMAMLARI
ABDULLAH ALİ BASFAR
EBUBEKİR ŞATİRİ
İSMAİL BİÇER HATİM (1-2-3-4-5)
İSMAİL BİÇER(6-7-8-9-10)
İSMAİL BİÇER(11-12-13-14-15)
İSMAİL BİÇER(16-17-18-19-20)
İSMAİL BİÇER(21-22-23-24-25)
İSMAİL BİÇER(26-27-28-29-30)
İLAHİLER
ŞİİRLER 3
ARAPÇA ÖĞRENMENİN TEKNİKLERİ
ARAPÇA ÖĞRENİYORUM 2
ARAPÇA ÖĞRENİYORUM 3
ARAPÇA ÖĞRENİYORUM 4
ALMAN EĞİTİMİNDEN KESİT
DRAMA
OKUMAYI SEVDİRMENİN YOLLARI
YAZAR AHMET HAMDİ TÜRKEŞ'İN YAZILARI
ARAŞTIRMA
UYDUDAN BAK DÜNYAYA
İletisim
Ne Ola!
Sayaç
 

ESİR ALDI
Eş, dost, kardeş, ahbapları,
Televizyon esir aldı.
Evde dergi, kitapları...
Televizyon esir aldı.

Göz kör oldu, bakamıyom,
İğne, iplik takamıyom,
Dişarıya çıkamıyom,
Televizyon esir aldı.

Her diziden var haberim,
Hiç kaçırmam seyrederim.
Mutfakta da beraberim,
Televizyon esir aldı.

Kutu ile çıktı savaş,
Ebeveynin gözleri yaş,
Çocukları yavaş yavaş,
Televizyon esir aldı.

Rengin soldu, boyanamam,
Ekranlara dayanamam,
Sabah erken uyanamam,
Televizyoz esir aldı.

Komşularım hep unuttum,
Yol  bıraktım, kanal tuttum,
Herkes için ben umuttum,
Televizyon esir aldı.

Kitap, gaste okumak yok,
Söküyoruz..dokumak yok,
Kirlendik hep, yıkamak yok,
Televizyon esir aldı.

Gençler artık utanmıyor,
Şarkı, türkü...usanmuyor,
Kapatacam, kapanmıyor,
Televizyon esir  aldı.

Maria’dan başlar dizi,
Nerde artık kırda gezi,
Büyük-küçük hepimizi,
Televizyon esir aldı.

Çocuk anar artistini,
Taklit eder tivistini,
Diyemiyom gerisi,
Televizyon esir aldı.

Geleceğim ıslanıyor,
Boş şeylere yaslanıyor,
Kültürümüz paslanıyor,
Televizyon esir aldı.

Sütü taşmış, koku çıkar,
Ütü elde pantol yakar,
Hala avrat film bakar,
Televizyon esir aldı.

Ağlayana beşik oldum,
Her ağıza kaşık oldum.
Görüntüye aşık oldum,
Televizyon esir aldı.

İki gözüm bebeğimi,
Yıllar yılı emeğimi,
Sevgi dolu yeleğimi,
Televizyoz  esir aldı.

Bırakmaz ben ben olayım,
Kar, fırtına, boradayım,
Emmim, halam, teyzem, dayım...
Televizyon esir aldı.
İş başında uyuklarım,
Sibel Can’ı sayıkalarım.
Nasıl pirinç ayıklarım?
Televizyon esir aldı.

Lades dedik bile bile,
Almanya’da çektil çile.
Oyun, oynaş, kahve ile,
Televizyon esir aldı.

Osmani de dinliyor pop,
Oğlu nanay, kızı hop hop,
İlaç içer, ölmez mikrop,
Enfeksiyon esir aldı.
 

 
BULAMADIM
Almanya denilen gurbet elinde,
Mutluluk nerde ben bulamadım.
Terk-i diyar edip gidecem amma,
Şaşırdım pusulam yön bulamadım.
 
Çalışa çalışa bir ömür bitti,
Nice nice yıllar tantuna gitti.
Çocuklar kancın içine etti,
Gün oldu vallahi don bulamadım.
 
Bazen dengesizdim, bazen dengeli,
Aşamazdım çoğu zaman engeli.
Almanya’ya kırk yıl oldu geleli,
Hala dokuzdayım, on bulamadım.
 
Bağlanmayan demet yelde dağılmış,
Dede torunuyla dilde dağılmış,
Huzuru kaçıran kızla oğulmuş,
Anayı, babayı şen bulamadım.
 
Her çiçeğe konan arı değilmiş,
Her yiğidin gurbet karı değilmiş,
Paraya eğilmiş, pula eğilmiş,
Onda bize ait şan bulamadım.
 
Hayat baharımda sam yeli esti,
Yaprağımı kuruttu, dalımı kesti,
Oğul babaya, kız anaya küstü,
Yuvamda huzurlu gün bulamadım.
 
Dolaştım Neumünster, Segeberg, Lübek,
Çok ağır işlerde salladım kürek,
Koyun, kuzu güttüm, bazen de inek,
Yastığa, yorgana yün bulamadım.
Hep taşa yaslandım yün bulamadım.
 
Herkes çil yavrusu gibi dağılmış,
Problemler üst üstüne yığılmış,
Bura göründüğü gibi değilmiş,
Oğul dostan yana can bulamadım.
 
Ey Osamani! Nedir ah-u figanın?
Sel mi aldı, bahçe, bağın, bostanın?
Nerde kaldı değirmenin, dükkanın?
Ben sende bir kaşık un bulamadım.
 
VAR
Gurbet elde benim bilip gördüğüm,
Gaflet ile ocağını yıkan var.
Para etmiş kültürünü kör düğüm,
Çözmek isteyene karşı çıkan var.
 
Bir mum alıp yanamadım geceme,
Darbe vurdu kelime, heceme...
Çok yakından taş geliyor Türkçe’me,
Bundan ayrı bir de şaşı bakan var.
 
Kaptırmışlar bir meçhule yakayı,
Unutmuşlar muhabbeti, şakayı.
Alüminyum, bakır, çınko halkayı,
Çenesine, dudağına takan var.
 
Birlik harcın ben duvara koyarken,
Kardeşliği, milliliği sayarken,
Ben saygıyı, ben sevgiyi yayarken,
Birbirini yılan gibi sokan var.
 
Ey Osmani sen kendini ey tanı,
Oğul-uşak nerde, kimliğin hani?
Pencereden çıkar evin dumanı,
Pire için yorganını yakan var.
 
         BİZDEDİR
Çok heybetli duman duman,
Karlı dağlar hep bizdedir.
Göğsü yorgan çayır, çimen,
Karlı dağlar hep bizdedir.
 
İncir, fındık... narenciye...
Geliyoruz birinciye.
Eşin yoktur can Türkiye,
Bahce, bağlar hep bizdedir.
 
Sıra dağlar sırlı sandık,
Üstü orman, ceviz, fındık.
Elma, armut, badem, fıstık...
Narlı dağlar hep bizdedir.
 
Üç tarafı deniz, ada,
Karpuz çatlar yazın suda,
Çiçekle kar bir arada,
Sırlı dağlar hep bizdedir.
 
Bulut sarar doruğunu,
Kardan örer sarığını,
Şahlandırır ırmağını,
Zorlu dağlar hep bizdedir.
 
Petrol çıkar vursan kuyu,
Ya fışkırır maden suyu,
Kaplıcalar derman suyu,
İlaç bizde, hap bizdedir.
 
Dağı-taşı güler yüze,
Doyulmuyor geze geze,
Medeniyet tarih, müze...
Antik eşya küp bizdedir.
 
Sahillerim, körfez, koy’um...
Dünyada yok ırmak, suyum...
Bakır, çinko, bor, uranyum...
Ekonomik top bizdedir.
 
Saldırgana kök söktüren,
Sürüp denize döktüren,
Özengisini öptüren,
O ruh bizde, çap bizdedir.
 
Altı maden, üstü çiçek,
Yalan değil bunlar gerçek.
Üç kıtayı besleyecek,
Ova, yayla, GAP bizdedir.
 
Mavi, yeşil, sarı, bayaz,
Mest ediyor kış ile yaz.
Hele bahar bir başka haz!
Türlü mevsim hep bizdedir.
 
Hakkı haksızdan ayıran,
Mazlum, zayıfı kayıran,
Fakir, yoksulu doyuran,
Yürek bizde, cep bizdedir.
 
At üstünde kıta düren,
Şahlanıp denize süren,
Beş düvele savaş veren,
Sarık bizde, kep bizdedir.
 
Üç kıtanın tam göbeği,
Dünya tepsi, biz böreği,
Yer kürenin göz bebeği,
Boğaz bizde, kalp bizdedir.
 
Özetini soracaksan,
Fazlamız var, yoktur noksan.
Eğer tezgah kuracaksan,
Keser bizde, sap bizdedir.
 
Osmani der; çağlayacak,
Kalkınmayı sağlayacak,
Bizi bize bağlayacak,
Altı adet ip bizdedir.
 
İNTERNET
“Alo” devri bitti, tık tık başladı,
Telefon yerini aldı internet.
İnsanlar mektubu, pulu boşladı,
Dünyaya dal-budak saldı internet.
 
El altında okyanuslar, kıtalar,
Irak iken yakın oldu öteler.
İlim dolu, fikir dolu siteler,
Bilgi kaynağımız oldu internet.
 
İyi kullanırsan her eve haktır,
Bu sanal alemde yalnız yok yoktur.
Saymakla bitmiyor, iyiliği çoktur,
Bize gelin bile buldu internet.
 
Daha tıfıl... terlememiş bıyıklar,
İnternette bilmem ne tıklar,
Geceleri “çet çet”diye sayıklar,
Oğlanın uykusun böldü internet.
 
Veb sayfası siteleri yokladım,
Merak ile bir yerleri tıkladım,
Faturayı hep karıdan sakladım,
Bir kaz gibi beni yoldu internet.
 
Ey Osmani böyle diyorsun amma;
İnternet bir dünya, küçücük sanma,
Kötüleri örnek verip aldanma,
Cehaletin postunu deldi internet,
Kötülüğe galip geldi internet.
KARDEŞ
Alçak yer yiğidi hor gösteriyor,
Meyhanede sakın park etme kardeş,
Cehalet insanı kor gösteriyor,
Zor da olsa ilim terk etme kardeş.
 
Gayen ilim olsun gez...karış karış,
Geceyi gündüze kat, durma çalış,
Marifet ehli ol, devlerle yarış,
Gurbeti kendine mork etme kardeş.
 
Kültürünü koru, güven özüne,
Hile katma, adımına, sözüne,
Maddeci dünyanın tükür yüzüne,
Sen seni bil, mark etme kardeş.
 
İkiliği kaldır, kuvvetin birle,
İlimde, teknikte buluş yap, gürle,
Merih’e, Merkür’e önce sen fırla,
Azimet yolundan çark etme kardeş.
 
İslam ile yoğur Türklüğü, feni,
Vatana, millete bil vazifeni.
Yenilikçi ol, der insanın geni,
Ama sazımızı ork etme kardeş.
 
Eyyamcının haberi yok yarından,
Kerpiç döker şu dağların karından.
Almanya’nın disko, kumar, barından...
Uzak dur batağa gark olma kardeş.
 
Alışkanlık gücü tekrardan alır,
Gidile-geline yol olur kalır,
Kırk olunca sayı o kıral olur,
Kötüyü tekrarda kırk etme kardeş.
 
Osmanı der; katilimdir keyifler,
Alıştıktan sonra boştur hayıflar,
İraden azalır, korkunç zayıflar,
Fena huy kendine zerk etme kardeş.
ÖĞRETMENİM
Sel ırmağa,
Döndü senle.
Dağlar bağa,
Döndü senle.
 
Bülbül güle,
Kitap ele,
Cahil yola,
Geldi senle.
 
Yar, bayıra
Çöl, çayıra
Şer, hayıra
Döndü senle.
 
Kabuk öze,
Yokuş düze,
Kışım yaza,
Döndü senle.
EY GURBETÇİ VATANDAŞ
Tek ağaçtan orman olmaz diyorum,
Biraz beraberlik, biraz bütünlük.
Çok karınca fili gördüm öldürdü,
Biraz beraberlik, biraz bütünlük.
 
 Büyük bir millettir, tarihte adım,
Üç kıtada at oynattı ecdadım.
Ayşe, Fatma, Ali, Ahmet, Murat’ım...
Biraz beraberlik, biraz bütünlük                                .
 
Irmağı bölerek eyleme dere,
Baraj yapılmaz su az olan yere.
Hep birlikte söyleyelim bir kere;
Biraz beraberlik, biraz bütünlük.
 
Niye bilmem bölük bölük bölündük?
Kimimiz sağ, kimimiz sol göründük                                 .
Bu durumdan ikimizde süründük,                                
Biraz beraberlik, biraz bütünlük                                                                  
 
İpi kopmuş tesbih gibi dağılma,
Tefrikanın girdabında boğulma,
Zayıf kalıp, zalimlere eğilme,
Biraz beraberlik, biraz bütünlük
 
Yıllar yılı gurbet elde ezildim,                                 
Bir araya gelemedik, üzüldüm.
Osmani’yim bu hallere bozuldum,                                  
Biraz beraberlik, biraz bütünlük             
NEDEN
Davete icabet etmeyen beyler,
Çağırılan yere neden gidilmez?
Geleneğin, örfün, dinin... ne söyler?
Çağırılan yere neden gidilmez?
 
Kibir midir,neyin nesi bilinmez,
Ayrılıklar tabumuzdur, delinmez,
Davetiye hiç hafife alınmaz,
Çağırılan yere neden gidilmez?
 
Neyi dinler, neyi sever, sayarlar?
Ölçü kaçmış, bozulmuştur ayarlar,
Bunlar kimi görür, kimi duyarlar?
Çağırılan yere neden gidilmez?
 
Davetlere gitmek boynumuza borç,
Aldırmamak ayıp, hem de sosyal suç,
Sevgili kardeşim düşündün mü hiç?
Çağırılan yere neden gidilmez?
 
Senlik-benlik davasını güdenler,
Davetsiz çok yere koşup gidenler,
Maç yüzünden birbirini itenler,
Çağırılan yere neden gidilmez?
 
Niye particilik, niye hakaret?
Birliktedir asıl hüner, maharet.
Garip başlar, garip biter çok davet,
Çağırılan yere neden gidilmez?
 
Derdimize herkes kafa yormalı,
Ciddiyetle üzerinde durmalı,
Kahvelerde... oturana sormalı;
Çağırılan yere neden gidilmez?
 
Ne demektir falan filan desteği?
Kim vuruyor doğru işe kösteği?
Kırıyorlar Osmani’nin isteği,
Çağırılan yere neden gidilmez?
EY GURBETÇİ KÖYLÜM
Her sokakta yirmi-otuz boş hane.
Görün siz de hallerini köyümün.
Pek çoğu da harap olmuş, virane.
Görün siz de hallerin köyümün.
 
Güya ben de şair oldum yazacam,
Hayal kurup dağı-taşı gezecem,
Şimdi köyün bir resmini çizecem,
Görün siz de hallerini köyümün.
 
Çayırlı’dan tam kuzeye bükülür,
Bazen mıcır, bazen asfalt dökülür.
İki sene dayanmadan sökülür,
Görün siz de yollarını köyümün.
 
Güz gelince dolup-taşar merekler,
Her nedense karşılanmaz emekler.
Ufak-tefek keçi kadar inekler,
Görün siz de mallarını köyümün.
 
Evlerine kara kilit vururlar,
Geçip gider kurbet elde dururlar.
Araziyi hep icara verirler,
Gelin görün hallerini köyümün.
 
Bütün gençler gurbet ele yürümüş,
Köyün ufku kara duman bürümüş.
Her dikilen kavak, söğüt kurumuş,
Zor görürsün dallarını köyümün.
 
Dört bir yanda sular kaynar, coşardı,
Bent yapardık, dakikada taşardı.
Çimmek için çoluk-çocuk koşardı,
Şimdi görün göllerini köyümün.
 
Boş gezmirem, geven söküp duriram,
Dağ, bayırı sele-suya verirem.
Millerini çayırlara serirem,
Gelin görün çöllerini köyümün.
 
Kışları gel, dağlarında kızak kay,
Yazın keçi, inek, koyun, kuzu yay.
Berrak idi, akıp giden dere, çay,
Şimdi görün hallerini köyümün.
 
Bulgur, kartel, tandır ekmek...yiyirler,
Kadınları çarşaf, erham giyirler.
Biz gidirük, biz gelirük  diyirler,
Görün siz de dillerini köyümün.
Bu gurbet zincirin kıramadık biz,
Ayakları üstüne duramadık biz.
Köyümüze akort veremedik biz,
Kopardınız tellerini köyümün.
 
Talibi, iki sözün birin derken,
Arı konup, çiçek dalın eğerken,
Ordulular kovanları sağarken,
Çok ararız ballarını köyümün.
 
 
 
 
 
 
 
 
 


Bugün 8 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol